ARTalanSanat Yazıları

Fotoğraf ve Çocuk

İspanya’nın Kuzeyindeki, MÖ 35.000 ile MÖ 11.00 yıl öncesine tarihlenen Paleolitik döneme ait Altamira Mağarası resim ve fotoğraf sanatı ile ilgilenenler için önemlidir. Zira bu mağaralarda, MÖ 8000 bin yıllarında yapıldığı düşünülen ve çok canlı bir şekilde görülen resimler, hem resim sanatının hem de fotoğrafın temellerine oluşturur.

Bizon (Museo Nacional y Centro de Investigación de Altamira)
Geyik (Museo Nacional y Centro de Investigación de Altamira)

Bu resimlere dikkat edildiğinde çok canlı renklerin kullanıldığını ve hayvan betimlemelerinin neredeyse birebir aynı olduğunu, bu resimleri yapan kişilerin bu hayvanları çok yakından tanıdığını ve bu resimlerle bir şeyler anlatmaya çalıştığını anlayabilirsiniz.

Çağlar öncesinde insanlar konuşmayı henüz öğrenmemişken kendilerini resimlerle ifade ettiğini zaten hepimiz tarih derslerinden de biliyoruz. 1800’lü yılların henüz başında, ressamlara kolaylık olsun diye icat edilen Fotoğraf Makinası (Camera Obscura) ile bu sanat başka boyutlara yelken açmış oldu.    Fotoğraf ile ilgili bir yazıya böyle tarihsel bir başlangıç ile giriş yapmamın sebebi de, fotoğrafın bir anlatım sanatı olduğunu söylemek istediğimden kaynaklanıyor.

Yani aslında demem o ki, biz insanlar dertlerimizi, sevinçlerimizi, coşkularımızı bir başkasına anlatma ihtiyacı hissediyoruz. Ve bunları bir başkasına anlatırken fotoğrafı aracı yapıyoruz. Ya da başka bir deyişle fotoğraf ile seviniyor, coşuyor eğleniyoruz.

Hem Fotoğraf çekmek, hem fotoğraf izlemek, hem de fotoğraf çeken birisini görmek beni her zaman heyecanlandırıyor, mutlu ediyor. Hele hele fotoğraf çeken küçük bir çocuk ise sevincim daha çok artıyor.

Geçenlerde Nilüfer Parkta, annesinin telefonu ile havuzlardaki çiçekleri çekmeye çalışan 6 yaşındaki çocuğa annesi kızıyordu. Kadın muhtemel ki, çocuğun telefonu suya düşürmesinden korkmuştu. Ancak çocuğun telefonu tutuşu, çiçekleri çekmeye çalışması dikkatimi çekti.

“Gel gel buradan çekince çiçek iki tane çıkıyor”

Yanına sokulup bende telefonumu elime aldım ve bana da öğret nasıl çekiyorsun dedim. “Gel gel buradan çekince çiçek iki tane çıkıyor” diyerek sudaki yansımayı çekmeye çalıştığını anladım. Daha sonra da çektiği nilüfer fotoğraflarını annesine göstermek için sevinçle yanımdan uzaklaştı. Uzaktan onları izledim. Çocuk neşe içinde çektiği fotoğrafları annesine anlatıyor ve “nasıl güzeller değil mi” diye annesinin onayını alıyordu. Annesinin ona her “aferin” deyişinde çocuğun yüzündeki mutluluk görülmeye değerdi.

Aslında çocuk çektiği fotoğraflarlar ile annesine, çiçeklerin sadece saksıda, toprakta yetiştirilmediğini, pek ala suyun içinde de yetişebileceğini anlatmak istiyordu.

Bolu Fotoğraf Sanatı Derneği (BOFSAD) olarak, covid19 henüz başlamadan evvel, Atatürk İlköğretim Okulunda ve ZİÇEV (Zihinsel Engelli Çocuklar Eğitim Vakfı)’nda Zihinsel Engelli çocuklara da kısa bir eğitim vermiştik. Eğitim sonunda çocukları önce Nilüfer Parka, sonra da Atatürk Orman Parkında uygulama eğitimine aldık. O güne kadar pek çocuğu fotoğraf makinesini eline bile almamışken gördük ki, çocuklar biz büyüklerden farklı görebiliyorlar. Kimisi yeşili çekerken, kimisi de parka atılmış çöpleri çekip bize gösteriyordu. Ve bu anlar benim hayatımda ki en mutlu sahneler olarak hafızamda yer aldı.

Fotoğraf çeken insanları seviyorum, çünkü fotoğraf çeken insanın bir coşkusu vardır ve sizlere bir şeyler anlatmak istiyordur.

Fotoğraf çeken insanlara dikkat edin, onlar sizin görmediklerinizi görüyordur.

Yazar: Hamza CANBAŞ

Fotoğraf çekmeye, hobi olarak öğrencilik yıllarında “Karanlık Oda” çalışmaları ile başladı. Fotoğraf tutkusu nedeniyle, 1988 yılında “Bizimle çalışır mısın” dedikleri Hürriyet Haber Ajansından gelen teklifi kabul edip gazeteciliğe adım attı. 1996 yılında, Bolu Hedef Gazetesini kurdu, 2000 yılında bu gazetede ki hisselerini devrederek Özel bir şirkette çalışmaya başladı. Ve aynı zamanda da 2001 yılında Bolu’da Yeni Hayat gazetesinde 2014 yılına kadar gazetecilik yapmaya devam etti.  Ülke ve Bolu gündemine dair makaleler yazdı. Başta Bolu Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere pek çok Sivil Toplum Örgütünün açmış olduğu yılın “En’leri” yarışmalarında, “En iyi haber, En iyi haber fotoğrafı ve en İyi makale” dallarından ödüller aldı. 2010 yılında Bolu Fotoğraf Sanatı Derneği’nin (BOFSAD)’ın kurulması için çaba harcadı ve yedi arkadaşı ile birlikte 2010 yılının Kasım ayında BOFSAD’ı kurdular. BOFSAD ile birlikte pek çok “Karma Fotoğraf Sergileri” ve “Fotoğraf Projeleri” ne katıldı. Portre olarak çektiği fotoğrafları, 2010 yılında İstanbul ve İngiltere’de eş zamanlı olarak açılan “100’de yüz” isimli Uluslar arası Fotoğraf sergisinde yer aldı. 2014 yılında Irak’da açılan “İnsan ve yaşam” konulu Uluslar arası bir sergiye BOFSAD üyesi (Hamza Canbaş, Yüksel Bilgi ve Ümit Kozan) üç arkadaşı ile birlikte davet edildi ve bu sergide 4 eseri yer aldı. 2012 yılında BOFSAD’ın önceki dönem Başkanı Seza Vardallı ile birlikte Kelebek Gözlemciliğine ve Bolu’da bulunan türlerine tespitine yönelik fotoğraflar çekmeye başladı. Ornito Fotoğrafçısı Ergin Arar ile birlikte “Kelebekler ve Kuşlar” isimli bir sergi açarak, ‘doğanın güzellikleri’ ne dikkat çekmeye çalıştı.